
Ve işte gidiyorum.Ve ben çekip gidiyorum buralardan. Bu koca ilçeyi bensiz bırakıp gidiyorum.
Hey gidi Türkoğlu adliyesi. Hey gidi gençliğim. İlk göz ağrım.
19 yaşındaydım Türkoğlu adliyesine geldiğimde. 4 yılı geride bıraktım ve artık gidiyorum.
İçimde anlam veremediğim garip bir hüzün var. Ayrılığın verdiği hüzün olsa gerek bu. K.Maraş ilinin küçük bir ilçesiydi Türkoğlu. küçük ve şirin bir adliyeye sahipti. İlk işe başladığım gün bugün gibi aklımda. Adliyenin kapısında giripte koridorlarında yürümeye başlayışım…
Hakimlerim, savcılarım, duruşma salonum, kalemim, masam, bilgisayarım ve katip arkadaşlarım…
Adliyede çalışmak hem çok zevklidir bir o kadar da meşakkatlidir. Atalay Savcımın dediği gibi fedakarlık ister adliyede çalışmak, bir o kadar da yürek ister…
Çok güzel günlerim geçti Türkoğlu adliyesinde.. ama artık ayrılma vakti geldi… ne hakimler ne savcılar eskittik..
Hepsini de çok sevdim ama içlerinde bazıları vardı ki onların apayrı bir yeri var her zaman gönlümde… yüreğimde..
Bna katipliğin ne olduğunu, nasıl olduğunu öğreten hakimim Nazmi Bey, onun yeri apayrıdır bende.. sabırla, dikkatle ve sevgiyle bana çok şey öğretti.. verdiği emeğe sonsuz teşekkürler ediyorum…
Ben mahkeme katibi olduğum için savcılarımla pek çalışma imkanım olamadı ama bana hangi Savcı ile çalışmak istersin Nihal deseler hiç tereddüt etmeden tüm meslek hayatım boyunca Atalay Savcımla derdim. Savcımla çalışamadım ama onunda bende emeği çoktur. Hayata bakışı, hikayeleri, hoş sohbeti bambaşkadır. Unutamayacaklarımdansınız Savcım…
Vee katip arkadaşlarım… hepsinin gönlümde ayrı ayrı yeri var...
Zormuş be ayrılık.. hep gidenleri uğurladık. ama giden olmak çok zormuş… dedim ya içimde bir hüzün var… Ayrılığın hüznü olsa gerek bu…
Nuri Can ın bir şiiri ile bitirmek istedim yazımı..
Gidiyorum
bütün acılarımı vurup sırtıma
umutları bırakıp başucuna
ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp
şiirlerimi sarıp bohçama yüreğimin yangınına gidiyorum
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal
gidiyorum
gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp
yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum
içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın
sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar
gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum
gidiyorum
başımda gam gözlerimde nem
bütün hatıraları bırakıp geride
usulca çekip kapıyı ardımdan
alıp başımı gidiyorum buralardan
şafak sökmeden kimseler görmeden
yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum
sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için
hoşça kal suyundan çimdiğim dere
kana kana içtiğim pınar
sayki yaşamadım bu yerlerde
nazlı çiçeklerini okşamadım baharın
bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle
bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü
çekip gidiyorum buralardan
gidiyorum
bir bilinmeze doğru
hem yol, hem yolcu olmaya
acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum
bütün yıldızları takıp kanatlarıma
bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum
Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek
ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde
gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya
bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum
bütün borçlarımı ödedim
alacaklarımı erteledim
artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime
ne okuyacak bir şiirim
gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi
bakmadan ardımdaki uçurumlara
alıp götürüyorum yüreğimdekileri de
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal