19 Eylül 2008 Cuma

HÜZNÜN YÜZÜ


hüznün yansımış bana. bulaşmış. böyle hiç bulaşmasın diye uğraşmamışım, o gelmiş kendiliğinden beni bulmuş. ne engel olmuşum, ne de bulaşmak istemişim. bulaşmış, karışmışsın bana. hayallarimi maviye çalan olmuşsun. hiç şikayetim yok, canım yansa bile, gıkım çıkmıyor. dedim, bu acıyı seviyorum. böyle benim hüznüm olmuşsun.

ufacık, minnacık umut kırıntıları. kocaman ellerimde, farkedilmesi güç gerçekten, bir tek onlar var. yaralarımın üzerine sürüyorum, azlar ama, kapatamıyorlar yaramı, iyileştirmeye yetmiyorlar. rahatlamaya yetiyorlar yinede. uyku veriyorlar en azından. uyuyabiliyorum umutları yeşertebildiğimde. biliyorum, çok zor, belki de imkansız. ama.. sonrası gelmiyor, kelimeler yutuluyor birer birer. bir es veriyorum düşlerime. hayat duruyor. bir nefeslik ama. sonra kaldığı yerden devam hüzünbazlığa.

hüznünü yaşatıyorsun bana, öğreniyorum, daha çok seviyorum seni. ama daha çocuksun, büyüyeceksin. hüznünden daha güzel olacaksın. hüzün sana yakışmayacak. şimdi yakışsa bile, o zaman yakıştıramayacaksın kendine. büyümelisin.

büyümelisin.

bırakmalısın arkanda belki, mutluluklar yeşertmelisin ömründe. mutluluklar büyütmeli seni. mutlu görmeliyim gözlerini. mutlu olmak var bu dünyada, kullan onu.

adımı, bir sonbahar yaprağına yaz ve de, ayaz bir havada gökyüzüne savur beni. merak etme, ben yolumu bulurum elbet.