24 Ağustos 2007 Cuma

Ayrılığın Hüznü...



Ve işte gidiyorum.Ve ben çekip gidiyorum buralardan. Bu koca ilçeyi bensiz bırakıp gidiyorum.

Hey gidi Türkoğlu adliyesi. Hey gidi gençliğim. İlk göz ağrım.

19 yaşındaydım Türkoğlu adliyesine geldiğimde. 4 yılı geride bıraktım ve artık gidiyorum.

İçimde anlam veremediğim garip bir hüzün var. Ayrılığın verdiği hüzün olsa gerek bu. K.Maraş ilinin küçük bir ilçesiydi Türkoğlu. küçük ve şirin bir adliyeye sahipti. İlk işe başladığım gün bugün gibi aklımda. Adliyenin kapısında giripte koridorlarında yürümeye başlayışım…
Hakimlerim, savcılarım, duruşma salonum, kalemim, masam, bilgisayarım ve katip arkadaşlarım…

Adliyede çalışmak hem çok zevklidir bir o kadar da meşakkatlidir. Atalay Savcımın dediği gibi fedakarlık ister adliyede çalışmak, bir o kadar da yürek ister…

Çok güzel günlerim geçti Türkoğlu adliyesinde.. ama artık ayrılma vakti geldi… ne hakimler ne savcılar eskittik..

Hepsini de çok sevdim ama içlerinde bazıları vardı ki onların apayrı bir yeri var her zaman gönlümde… yüreğimde..

Bna katipliğin ne olduğunu, nasıl olduğunu öğreten hakimim Nazmi Bey, onun yeri apayrıdır bende.. sabırla, dikkatle ve sevgiyle bana çok şey öğretti.. verdiği emeğe sonsuz teşekkürler ediyorum…

Ben mahkeme katibi olduğum için savcılarımla pek çalışma imkanım olamadı ama bana hangi Savcı ile çalışmak istersin Nihal deseler hiç tereddüt etmeden tüm meslek hayatım boyunca Atalay Savcımla derdim. Savcımla çalışamadım ama onunda bende emeği çoktur. Hayata bakışı, hikayeleri, hoş sohbeti bambaşkadır. Unutamayacaklarımdansınız Savcım…

Vee katip arkadaşlarım… hepsinin gönlümde ayrı ayrı yeri var...

Zormuş be ayrılık.. hep gidenleri uğurladık. ama giden olmak çok zormuş… dedim ya içimde bir hüzün var… Ayrılığın hüznü olsa gerek bu…

Nuri Can ın bir şiiri ile bitirmek istedim yazımı..

Gidiyorum
bütün acılarımı vurup sırtıma
umutları bırakıp başucuna
ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp
şiirlerimi sarıp bohçama yüreğimin yangınına gidiyorum
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal

gidiyorum
gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp
yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum
içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın
sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar
gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum

gidiyorum
başımda gam gözlerimde nem
bütün hatıraları bırakıp geride
usulca çekip kapıyı ardımdan
alıp başımı gidiyorum buralardan
şafak sökmeden kimseler görmeden
yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum
sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için
hoşça kal suyundan çimdiğim dere
kana kana içtiğim pınar
sayki yaşamadım bu yerlerde
nazlı çiçeklerini okşamadım baharın
bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle
bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü
çekip gidiyorum buralardan

gidiyorum
bir bilinmeze doğru
hem yol, hem yolcu olmaya
acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum
bütün yıldızları takıp kanatlarıma
bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum

Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek
ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde
gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya
bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum

bütün borçlarımı ödedim
alacaklarımı erteledim
artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime
ne okuyacak bir şiirim
gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi
bakmadan ardımdaki uçurumlara
alıp götürüyorum yüreğimdekileri de
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Bekleyip Göreceğiz !



11. Cumhurbaşkanı seçimi için ilk tur oylaması bugün yapıldı. Sonuç beklenildiği gibi aslında, ilk tur oylamasında hiçbir adayın seçilmek için gereken 367 oya ulaşamayacağı aşikardı. AKP nin ve diğer partilerin kendi göstermiş oldukları adaylara oy vermesi kaçınılmazdı zaten.

Bağımsız milletvekillerinden Muhsin Yazıcıoğlu ve Şanlıurfa Bağımsız Milletvekili Seyyit Eyüpoğlu dışında oy çıkmamasına şaşırmadım açıkcası. Zaten Yazıcıoğlu Genel Kurula katılıp Abdullah Gül’ e oy vereceğini ve ilk turda seçilmesi gerektiğini ifade etmişti geçtiğimiz günlerde.

Yalnız CHP nin Gül’ü protesto ederek TBMM’yi boykot kararı alıp Meclis'teki Oylamaya katılmaması yanlıştı, bence oyunu kullanmasa da meclise girmesi gerekiyordu diye düşünüyorum.

Bana kalırsa Abdullah Gül 2. oylamada da 367 oya ulaşamayacak ama 3. oylamada Cumhurbaşkanı seçilecek. Bu iki artı iki dört eder gibi belli ama önemli olan cumhurbaşkanı seçildikten sonra olacaklar. İşte o zaman göreceğiz Gül’ ün AKP nin mi yoksa tüm halkın mı Cumhurbaşkanı olacağını.

Ve diğer bir konuda sayın Hayrunnisa Gül ün başörtülü olması, bu apayrı bir yazı konusu aslında, bu başörtüsü meselesinin siyasetin bu boyutuna getirilmesi de ancak Türkiye de olabilirdi zaten.

28 Agustosu dört gözle bekliyoruz. Yeni Cumhurbaşkanının şimdiden vatana ve millete hayırlı olmasını diliyorum.

19 Ağustos 2007 Pazar

Okudukça Düşünceye Yükseliş

Düşünce, insanı insan yapan önemli olgulardan biridir. Her kişinin kendine özgü düşünceleri vardır ve birbirinden farklıdır. Herhangi bir olay için farklı, diğer bir olay içinde farklı düşünebilir. Önemli olan bu farklı düşüncelere insanların yaklaşımıdır.

Her insan düşüncelerini paylaşma cesareti göstermeyebilir. Görüşlerini içinde tutup paylaşmamak, bunları yansıtamamak insanın konuşma yeteneğinden kaynaklanır. Düşüncelerini ifade edemeyen insan okumaya meyilli olmayan insandır.

“Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?” bunun cevabı hep tartışılır öyle değil mi? Kimi derki çok okuyan, kimi derki çok gezen. Herkes farklı görüş sunar ama şu bir gerçektir ki bir kitap okumak, senelerce boş boş gezmekten bin kat daha faydalıdır belkide insana. Özgür düşüncelere ve olgun düşüncelere sahip olmak isteyen gençlik bunu okudukça geliştirir. Okudukça hayata atılır ve okudukça kişiliğini geliştirir. İnsan düşüncelerini okudukça daha iyi ifade eder. Bunun güzel bir örneğini vermek istiyorum. Fazıl Hüsnü Dağlarca’ nın bazı şiirlerinde şu fark edilir ki; düşünceden şiire ulaşmaya çalışırken, şiirden düşünceye yükselir. Belki bu onun zıt bir davranışa sahip olduğunu gösterir ama kendisini düşüncelere bırakmış ve insanlara bunu yansıtmıştır. Bu şairin Havaya Çizilen Dünya adlı kitabındaki ilk şiiri düşünüş ve yaratış tarzını çok iyi anlatan şiir şu mısralarla sone erer;

“…Çiziyorum havaya dünyamı bir çiçekle
ve hayran bakıyorum bu rüya gibi şekle…”

Düşünüş ve yaşayış tarzının temeli okumaktır. Ümit edilen gençlik, yaşamında bir şeyler verdikçe karşısındaki insanları zenginleştirir. Kendi içindeki yaşama sevincini de coşturarak, onunkini de coşturur. Almak için vermemeliyiz. Vermek başlı başına doyulmaz bir sevinçtir…